29 Ağustos 2013 Perşembe

Avustralyalı politikacı vs Türk Politikacı

Soldaki resim Kevin Rudd' a ait. Rudd Avustralyanın 26. Başbakanı ve İşci partisi lideri. 2007 yılında başbakan olduktan sonra, parti liderliğini kaybederek koltuktan indi sonrasında tekrar parti liderliğini alarak 27 Haziran 2013 tarihinde ikinci dönemi olarak Avustralya Başbakanlığı görevini sürdürüyor. Evli iki çocuk babası, ingilizce biliyor :)


Kevin abiyi bir kenara bırakıp size bir internet sitesinden bahsetmek istiyorum. Site kabaca bir sosyal paylaşım sitesi: www.reddit.com Eminim benim gibi hastası çoktur. 



Reddit üzerinde IAMA diye bir bölüm (subreddit) var. Bu bölümde I am "ünlü biri" Ask Me Anything diyerek kullanıcılardan gelen soruları yanıtlıyor. Obama, Bill Gates, Arnold geçtiğimiz aylarda IAMA bölümüne gelip kullanıcı sorularını yanıtlamış ünlülerden. Ben yukarıda saydığın ünlülerin verilen sorulara verdikleri cevapların hemen hepsini okudum. Yer yer çok tuhaf hissettim çünkü, Bill Gates'e soru soran bir kullanıcının "Hi Bill" diye cümleye başlaması bana normal gelirken, "Hi Barack" denmesi tuhafıma gitmişti, çünkü...

Çünkü ben eleştiri ile arası iyi olmayan bir başbakanın olduğu bir ülke vatandaşıyım. Çok yakın tarihte başbakan ile aynı partiden bir belediye başkanı Twitter üzerinden kendisine "lan" diye hitap etti diye bir kullanıcıyı mahkemeye verdi. Yine Facebook ya da Twitter üzerinden eleştirinin dozunu kaçırırsanız posta kutunuzda mahkeme celbi görmeniz yüksek olasılık...

Şimdi ifade özgürlüğü gibi konular gündemde normalden fazla yer işgal ederken, çevirmeye üşenip, size Kevin Rudd'un yaptığı IAMA'dan bazı örnekler vermek istiyorum:




İncelemek isterseniz bu yazışmaların tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz.

Burada yüzlerce Avustralyalı, kendi ülkeleri, mülteci sorunlarına bakışı, ekonomi hakkında ve yüzlerce başka ülkelerden insanlar, politik düşünceleri, Suriye konusunda neler düşündüklerini soruyor. Kevin Rudd'da hızlıca cevap veriyor. Verdiği cevabın altında onlarca yazı var. Kimi dalga geçiyor, kimi kesinlikle oyunu ona vereceğini söylüyor, kimi eleştiriyor. 

Ha derseniz ki, ne malum bu adamın Avustralya Başbakanı olduğu, apaçinin biri de bunları yazıyor olabilir! 

Hayır efendim olamaz, zira ünlü biri olarak bu bölümde yer almak istiyorsanız, bölüm op larına ispat etmeniz gerekiyor. Kevin'in ispatı da bu:

https://twitter.com/KRuddMP/status/372973703883010048

Kevin (bakın ben de alıştım adama adıyla hitap etmeye) tweetinin sonunda "be kind" demiş, çok hırpalamayın...

Burada özendiğim, imrendiğim konu insanların politikacı, ünlü, ünsüz, bilim adamı, borsacı olsun, kimliklerini kenara bırakarak dünya görüşlerini bu şekilde paylaşabilmesi. 

Bizim Başbakanımızın bahsettiğim siteye gelip, böyle bir sosyal paylaşıma katıldığını düşünebiliyor musunuz?

Peki neden?

27 Ağustos 2013 Salı

Dünyadaki Ne Kadar Altın Var?

Dünyada ne kadar altın var?

Aslında cevabı gayet basit. 166,500 Ton. Evet halen madenlerde altın çıkmaya devam ediyor ama şu an "kayıtlı" altını topladığımız zaman 166Bin Ton civarında ediyor. 

Bu ulaşılması çok kolay bir veri. Kısa bir internet araması size bu sonucu verir. Ama ben bu değer gözünüzde canlansın istiyorum. 

Ben az çok altın ellemiş, fiziki olarak altın almış satmış bir adam olarak 1Kg altının ne büyüklükte olduğunu tahmin ediyorum ama Türkiye şartlarında en çok el değiştiren çeyrek altın olduğunu ve çeyrek altın dediğimiz tamamen ülkemize özel bu resmi altın parçasının 1,7 Gram geldiğini düşünürsek bu büyüklüklerin gözünüzde canlanması zor...

Altın ile ilgili bir de ağırlık ölçüsü sorunumuz var. Bildiğiniz gibi uluslararası piyasada altın USD/OZ yani dolar oz ile değerlenirken bizde TL/GRAM kullanılıyor. Çevirimi kolay, 1 Oz 31,1 Gram.  


Bir dolma kalem yanında en solda 1 Gramdan en sağda 31,1 Gram yani bir Oz altının büyüklüğünü kıyaslayabilirsiniz. 


Biraz daha altınları büyütürsek, en sağda bir Kg altının ne büyüklükte olduğunu görürüz. 

Şimdi de bir külçe altınımız olsa ne kadar paraya denk geliyor diye aşağıdaki resmi inceleyin. Resimdeki külçe 400 Oz yani 12,44 Kg. Gerçi resimleri aldığım www.demonocracy.info Oz unu 2000$ dan hesaplamış. Bu aralar 1400$ fiyat olduğundan önden iki sıra paranın yok olduğunu belirteyim...


Boyutları büyütüyoruz. 10 Ton, 100 Ton ne kadar yer kaplar. Evde bu kadar boş yer varmı, 10 Ton altınım olsa nereye koyarım derseniz, aşağıdaki resimden ilham alabilirsiniz...


Konuya ara verip alakasız olacağını düşüdüğünüz Die Hard 3 filmine gidiyoruz. Hatırlarsanız (benim yaşıma yakın olanlar hatırlar) teröristler merkez bankasındaki altınları soymak için bir plan yapmış ve Bruce abim (seyredenler yine hatırlar John McClain) devreye girmiş ve olayı engellemiş, serinin her filmindeki gibi üstü başı kir pas içinde kalmıştı...


Şimdi gerçekte ABD hükümetinin ne kadar altın stoğu var ve bunları biraraya toplasak nasıl bir görüntü ortaya çıkar ona bakalım ve film de bir abartı varmıymış inceleyelim. 


Evet, abartı yokmuş yola devam edelim...

Bütün bu altın ABD'de mi? Diğer ülkelerde durum ne. Mesela altın dendi mi akla ilk gelen ülkelerden Hindistan'da durum ne? FED'in tonlarda altını varda ECB gümüş mü saklamış? İşte o görsel: 


Başta dedik ya 166,000 Ton altın var toplam diye. Bunların hepsi merkez bankalarında değil. Bir bölümü bende. Düğünde geldi, kasada saklıyorum. 

Kalanı kimde diye bakarsak

84,000 Ton mücevher olarak dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda, aşağı yukarı yarısı

31,000 Ton yatırım olarak müşteri hesaplarında bankalarda saklanıyor. Tabi bunlar kayıtlı olanlar. Hindistan be bizim gibi altını takı ve yatırım aracı olarak yastık altı saklayanların ne civarda olduğunu bilmiyoruz. Biz sadece kayıtlı olanları inceliyoruz. 

29,000 Ton Merkez Bankalarında. 

Kalan tutara da diğer diyelim. Nerede olduğunu bilmiyoruz. 


Ve son olarak dünyadaki tüm altının ne kadar bir yer kapladığı son görselde. 



Grafiklerin tamamını http://demonocracy.info/infographics/world/gold/gold.html adresinde bulabilirsiniz. İzin de almadık ama kızmazlar herhalde...


14 Ağustos 2013 Çarşamba

Nükleer Enerji: Bela mı, Çare mi?

Çoğumuz, özellikle İstanbul'da yaşıyorsak yanımıza yanaşıp, nükleer enerjiye hayır imza kampanyasına destek isteyen gençlere rastlamışızdır. Gazetelerde, sosyal medyada nükleer enerjinin ne kadar tehlikeli, çevre düşmanı olduğunu, yıllardır Chernobyl santralındaki patlamanın hala etkilerinin sürdüğünü, 3 bacaklı bebeklerin doğduğunu okuruz.

E madem bu kadar tehlikeli, bu kadar çevre düşmanı olan nükleer enerji neden gelişmiş ülkelerde hala kullanılıyor. Neden bu ülkeler nükleer santrallarının hemen kapatıp, ülkelerinin dörtbir yanını rüzgar trübünleri ile donatmıyorlar?

Ben bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayayım, NÜKLEERE HAYIIRĞĞĞ diye bağırmayayım bir araştırayım dedim.

Önce nedir, nükleer bir maddeden nasıl elektrik üretilir bir bakalım



Bilimsel bir yorum yapamam ama konu aynı, nükleer de olsa, kömür de, doğalgaz da elde edilen ısı ile buhar yaratıp bir trübünü döndürerek kinetik enerji elektrik enerjisine dönüştürülüyor. Sonuçta baraj yapmak da aynı. Suyu biriktir bir trübünü döndürecek şekilde yönet, kinetik enerjiyi elektrik yap...

Yukarıdaki resim biraz karışık, aslında Nükleer bir santralı yönetmek çok kolay. Yıllardır izleriz Homer hiç zorlanmıyor :) 


Tabi burada hemen bir ayırım yapalım. Bir rüzgar trübününüz varsa rüzgar olduğu sürece pervaneden elde ettiğiniz enerjiyi çevirebiliyorsunuz. En büyük çevresel tehlikesi Economist dergisinde yazdığına göre ısı yayıp çevresel ortamı değiştirmesi! (ki bence tartışılır bir tehlike), bazı kuş türlerine zarar vermesi ve düşük ihtimalle birinin kafasına devrilmesi :) 

Nükleer dediğim zaman bu masumiyet hemen kayboluyor ve aklımıza önce Chernobyl sonra Fukushima santralleri geliyor haklı olarak. 

Peki bu kadar tehlikeli olan bu enerji kaynağının dünyadaki kullanımı nasıl?


Avustralya, Afrika'nın büyük bölümü ve Güney Amerika'da bazı ülkeler hariç etkin bir kullanım alanı olduğunu görebiliriz. Özellikle Almanya'nın nükleerden uzaklaşıp güneş enerjisinden elektrik elde etme üzerine çalışmaları var ve basında yine gelişmekte olan ülkelerin nükleer enerjiden uzaklaşıp, yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldiklerini okuyoruz fakat aşağıdaki listede de görülebileceği gibi Almanya, Fransa, ABD üretimlerini azaltırken Rusya, İspanya, İngiltere'nin artırdığı görülüyor. Sanırım gelişmiş ülkelerin nükleer enerjiden uzaklaştıkları pek gerçek değil.  


Chernobly eski sistem bir santral, Fukishima tsunamiye maruz kaldı ama 1950 lerden kurulan bu santrallerden ne Avrupa ve Amerika tarafından tek kötü haber almadık. Avrupa sınırları içerisinde sızıntı yapan 3 adet santral çevreye herhangi bir zarar vermeden onarıldılar (onarılmışlar). 

Dünyada halen aktif 434 adet Nükleer Santral var. 67 adedi halen inşa halinde. 159 tane plan aşamasında. 

ABD'de 103 adet, Fransa'da 59 adet santral var...

Şimdi bu işi yapabilmek için Uranyum elementine ihtiyacımız var. Nerede bulunur bu element. 



Kanada ve Avustralya bu Uranyum madenciliğinde başı çekiyor. Nijerya ve Namibya Afrikalı üreticiler. Fransa elektriğinin %70 üzerinde bir oranla nükleer santrallerden elde ediyor. Fransa dış politikasında Nijerya ve Namibya ilişkilerini internette ararsanız enteresan haberlere ulaşıyorsunuz. 

Dünya Uranyum üretiminin yaklaşık %70'ini üç şirket elinde bulundurmaktadır. Bunlar; COMECO (Canadian Mining Energy Co.) adlı Kanada şirketi, COGEMA (Compagnie Generale des Matieres  ucleaires) adlı Fransız şirketi ve RTZ (Rio Tinto Zinc Co.) adlı İngiliz şirketidir. Uranyum üreticisi ülkeler, 1991 yılında, BDT hariç, 27.000 Ton civarında uranyum üretmişlerdir. Buna aynı yıl 13.500 ton civarında olan BDT'nin üretimi de dahil edildiğinde, dünyada toplam 40.500 Ton uranyum üretildiği ortaya çıkmaktadır. 

Uranyum piyasasındaki fiyat gelişmeleri yıllara gˆre büyük farklılıklar gˆstermiştir. 1970 yılında 15$/Kg olan uranyum fiyatı, 1978 yılında 113$/Kg'a kadar çıkmış, 1990 yılında ise 70$/Kg U seviyesine inmiştir.

Türkiye'de 9200 ton rezerv var bu arada. (http://ekutup.dpt.gov.tr/madencil/oik487.pdf) 

Demire benzeyen bir element Uranyum doğadan alınan halinden sonra zenginleştirilmesi gerekiyor.  

Fission chain

Uranyum hakkında kısa bir bilgi daha eklememiz gerekiyor. Uranyum U-235 ve U-238 olarak elde ediliyor. Kimya ve nükleer bir madde olması nedeni ile Fizik bilgim ayrıntıya girmeme müsade etmiyor ama anladığım nükleer santrallerde U-235 kullanılıyor. U-238 silah sektöründe zırh delici kurşun yapımında kullanılıyormuş.  Doğadan elde edilen U-238 in sadece %0,72 si U-235...

Neyse diyelim biz Uranyumu aldık, zenginleştirdik, ısıtıp suyu kaynattık, buhar trübünlerinden elektriğimizi yaptık her şey güzel. Ucuz enerjimiz var, bir patlama, yangın olmadığını varsayalım daha ucuza enerji elde ettik. İyi de bu Uranyum sonsuza kadar ısınıp suyumuzu kaynatacak mı, bunun bir ömrü yok mu? Evet bunun bir ömrü var, ömrü azalınca da ortaya "nükleer atık" diye bir şey çıkıyor. Bu nükleer atıklar ışımaya devam ediyor, yani zenginleştirilmemiş Uranyumu çıplak elle tutabiliyorken, atığı elleyemiyor yanına yanaşamıyoruz. Atıklar tuz göllerine, toprağa, kurşun levhalara sarılarak gömülüyor deseler de ben bunların gelişmemiş ülkelere postalandığından eminim. Ha Rusya bu atıkları satın almak konusunda gönüllü. 

Nükleer bir santralı olamayan biz elektiriğimizi nasıl üretiyoruz?

Kuruluguc

Üretimimizin yarısı Doğalgaz ve Kömür ile yapıyoruz. Son dönemde özel HES'ler artıyor olsa da doğalgaz rezervi olmayan ülkemizin elektrik üretimi için bu kaynağa yönelmesi endişe verici. Burada sanırım en büyük etken doğalgaz ile elektrik üretimi için kurulum maliyetlerinin diğer üretim tesislerine göre 1/3 maliyetinde olması. 

1970-2011Uretim

Kurulu gücümüze merak edenler http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'deki_enerji_santralleri_listesi adresine göz atabilirler. 


Nükleer karşıtları çevre duyarlı insanlar ama yukarıdaki resim kömür ile üretim yapan Afşin Elbistan santraline ait. Düşündürücü...

Peki olayı anladık da Türkiye ne yapsın. Nükleere yatırım yapalım mı? 

Nükleer bir santral atıkları iyi yönetebildiği, deprem, Tsunamiye maruz kalmadığı takdirde çevreye sıfır zarar ile ucuz üretim yapıyor. Tehlikeli bir iş çok iyi yönetilmesi gerekiyor. Gerçi Birleşmiş Milletlere bağlı Atom Enerjisi Kurumu ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile belli standartlar sağlanmaya çalışıyor ama;

Geçtiğimiz günlerde yaşanan Üniversite'ye eğitim görevlisi alırken skandal yaratan iktidar, bu santrallerin yapımını yabancılara yaptırsa da yönetimini kime devredecek bilemiyorum ama endişe ediyorum. Santral kurulumunu inşaatını Japon da yapsa Fransız da yapsa karşılığında ne istiyecektir bilemiyorum. Sırf iktidara yakın diye yetkin olmayan birilerinin görevlendirilmesi endişesi yaşıyorum. 

Ne mi diyorum özet olarak; Nükleere karşı çıkmıyorum ama Türkiye buna hazır değil diye düşünüyorum...












13 Ağustos 2013 Salı

4000 YILLIK İNSANLIK TARİHİ

Tek resim üzerinden insanlık tarihine bir göz atın...

Resimi bu linkten de inceleyebilirsiniz...